-Hadi
babacım, Atatürk’e geç kalacağız.
Geç
kalmadık, yetiştik. Onlar okullarda, milyonlar sokaklarda, ben de gazetede
odamda, Büyük Önder’in ebediyete intikal ettiği o anda saat 09.05’te saygı
duruşundaydık.
Elbette
Atatürk’ü anmak güzel…
Ama
anlamak da lazım…
Zamanın imbiğinde akarak benim
belleğimde yer etmiş Atatürk algısını birçok kez yazdım.
Peki, başkaları Atatürk’e nasıl bakıyordu?
Bu kez onu yazacağım. İyi bir örnek vereceğim.
SİR
LORAİNNE’NİN ANALİZLERİ
Kral
6. George’a “Atatürk’e
pahalı hediye yollamayın emin olun iki ülkenin ilişkileri bozulur, kitap
yollayın. Atatürk böyle hediyeleri sever” diyen dönemin Ankara Büyükelçisi Sir Piercy Lorainne’dir.
1933 yılı sonlarında İngiliz Hükümeti’nin
Ankara Büyükelçisi olarak atanan Sir Percy Loraine, Mayıs 1939’a kadar bu
görevini sürdürmüş. Görev yaptığı süre zarfında Türkiye’de meydana gelen iç ve
dış gelişmeleri dikkatlice takip ederek İngiltere Dışişleri Bakanlığına
bildirmiş, Türk-İngiliz ilişkilerinin gelişmesinde önemli katkılarda bulunmuş.
Atatürk ile ilgili de çok önemli gözlemleri olan bir diplomat…
Esra
Sarıkoyuncu Değerli, “Bir İngiliz Diplomatın Gözüyle Atatürk ve Türkiye” çalışmasında
Loraine’nin görüşlerini derlemiş. Dün onu okuma fırsatım oldu.
İnanılmaz detaylar var.
“DELİP
GEÇEN MAVİ GÖZLERİ VARDI”
Değerli’nin kaleminden aktarmak istiyorum:
Lorainne Mustafa Kemal’in görünüşünü şöyle
anlatır: “Onun dış görünüşü nasıldı?
Onun göze çarpan başlıca özellikleri aşikâr sert mizacı ve kusursuz dış
görünüşü idi: keskin yüz hatları,
delip-geçici mavi gözleri, çatık kaşları, belirgin yüz çizgileri, genellikle
cesur ve oldukça sert ifadeli yüzü, her jest hareketinde hatta hareketsiz oldu
zamanlarda dahi onun ateşli kişiliği hemen her bakışta görülürdü.
Cumhurbaşkanı olduktan sonra ordunun geçit töreni dışında -ki eskisi kadar
görkemli idi- asla askeri üniformasını giymedi. İpek kumaşından şapkası ve Kurtuluş
Savaşı’na ait bir madalya dışında daima sade ancak bir o kadar kusursuz kıyafetler giyerdi”.
ATATÜRK
MACERACI DEĞİLDİ
Loraine’ne
göre, Atatürk’ün sahip olduğu karakter yapısının en önemli özelliklerinden biri
gerçekçiliğidir. Loraine’e göre Atatürk bu
özelliği sayesinde, kendisinin ve ulusunun gücünü doğru saptamış ve hedefleri
de bu doğrultuda belirlemiş, eylemleriyle ulusunu maceraya sürüklememiştir. Loraine, Atatürk’ün belirlediği hedeflerin
hayallerden ve maceradan uzak, Türk ulusunun ihtiyaçlarından kaynaklandığını ve
Onun bu ideallerini gerçekleştirirken halkının desteği ile büyük ve saygın bir
mücadele verdiğini vurgulamaktadır.
SORUNLARI
HIZLI ÇÖZERDİ
O, Atatürk’ün gerçekçiliği bir diğer
ifadeyle hedef saptamadaki başarısı kadar, hedeflerine ulaşırken izlediği
stratejiden de övgüyle bahsetmektedir. Loraine’nin
ifadesine göre Atatürk sorunlara çözüm bulma konusunda son derece yeteneklidir.
Zor ve karmaşık sorunlarla gelindiğinde, Atatürk’ün önce meseleleri önem
derecelerine göre sınıflayarak daha sonra buna göre derhal harekete geçtiğini
ifade etmektedir. Loraine’e göre bu süreç Atatürk’te öyle otomatik bir davranış
haline gelmiştir ve bu sayede Atatürk, çok hızlı bir şekilde sorunları çözüme
kavuşturmuştur.
ATATÜRK
ÇOK KARARLIYDI
Onun altını çizdiği Atatürk’ün bir başka
özelliği ise kararlılığıdır. 13 Eylül
1942’de Đngiltere’nin Sunday Times gazetesinde Loraine’nin “Turkey and The Kemalist Tradition”
başlıklı yazısında Atatürk’ün verdiği kararlardan asla dönmediğinin ve kararlarının
arkasında korkusuzca durduğunun ve ölümüne kadar da bu özelliğinden asla taviz
vermediğini vurgulamıştır
Ayrıca 10 Kasım 1942 tarihli radyo
konuşmasında da konuyla ilgili görüşlerini şu şekilde belirtmiştir:
“Bu
adam, hayatı boyunca doğru bildiklerini yapma konusunda tereddüde düşmedi asla
korku yaşamadı. En zor anlarda bile korkmadı. Nasıl korkusuz yaşadıysa aynı
şekilde korkusuzca öldü. Onun ölümünün büyük zaferine gölge düşüreceğine
kesinlikle inanmıyorum. O, halkının hayat standardını iyileştirdi. Onun halkına
bıraktığı en kıymetli hediye ise, onurlu kıymetli bağımsızlık oldu.”
DALKAVUKLARDAN
NEFRET EDERDİ
Ayrıca Loraine, Atatürk’ün dalkavuklardan
nefret ettiğini ancak “diyaloga açık olma”
özelliğine sahip olduğunu belirtmektedir 10 Kasım 1948 tarihinde yapmış olduğu
konuşmasında ise konuyla ilgili şu ifadeleri kullanmaktadır: “Onun iletişim
kurmakta kullandığı en sevdiği metot, kendisini, kabinesindeki üyeleri hatta
diyalog kurmak istediği herkese uyguladığı psikolojik olduğu kadar da
entelektüel olan sözlü sınavlardı. Bunlar araştırma sınavları idi. Onun verilen
cevaba oldukça yakın birbirine bağlı sorularından, rahatlıkla meseleleri
dikkatlice en küçük ayrıntısına kadar inceleyen bir kişilik yapısına sahip
olduğunu anlaşılabilirdi. Üzerinde çok fazla düşündüğü uzun ifadeli meseleleri
bazen hızla, arka arkaya soru bombardımanı olarak yöneltirdi. Bu art arda gelen
sorularına aniden ünlem ifadeli sözleriyle ara verir ve kaşlarını kaldırarak,
buz mavisi gözleriyle içe işleyen, soğuk bir bakış fırlatırdı. Karşısındaki bu
bakışın ne anlama geldiğini anlardı. Bunun anlamı “Geveleme: Erkek erkeğe konuşuyoruz. Ne düşündüğünü duymak istiyorum,
demekti.”
***
Lorainne,
tanıdıktan sonra Atatürk’e hayran olmuş bir yabancıydı…
Keşke
toplumumuz da en az onun kadar Mustafa Kemal’i anlamak için gayret etse…
Eminim hepsi hayran kalacaktır.